Yazının yayınlanma tarihi: 4 Mayıs 2025
Bu bloga girip takip eden varsa onlar öğrensin. 3 ay içinde 32 yaşına giricem ve bu süreçte önümüzdeki cuma günü yani 9 Mayıs 2025 tarihinde uzun (en az 3+ ay) bir yolculuğa çıkmayı planlıyorum inşallah. Tabii değişken sayısı çok yola çıkabilir miyim, 3 aydan uzun kalabilir miyim vs. gibi soruların hepsi yolda belli olacak. Zaten mesele hedefe ulaşmak değilde yolda olmak. O yüzden koşturmaya ve çabalamaya devam inşallah.
27’den önce 27 isimli bir listem vardı. Bunu maddeleri 2013’te hazırlamıştım sanırım. Hatta bunun için bir A4 sayfası hazırlamıştım o zamanlar onu da buraya eklerim. Hatta çerçeveletip gerçekleştirdiklerimi yeşile döndürmeye devam ediyorum. 27 yaşını geçsemde maddeleri tamamlamaya devam etmeye çalışıyorum çünkü bitirememişlik beni rahatsız ediyor. Bir hedefim varsa ve hala yapmak için vaktim varsa onu yapmam gerekiyor. Zamanı geldiğinde vazgeçmeyide biliyorum ama yapabiliyorken yapmayı seviyorum. Çünkü bir hedef koyduysam onun bir anlamı vardır. Bir sebepten ötürü hedef olarak yazmışımdır. Allah hayırlısında ve afiyetlisinden tüm hedeflerimiz gerçekleştirmeyi nasip etsin inşallah. Aynı şekilde sizinkileri de.
Bu zamana kadar yapamadım çünkü öyle bir fırsatım olmadı. Şu an yapmaya niyetleniyorum ama o kadar çok belirsizlik varki anlatamam. Ama yine de ne kadar belirsizlik olsada fırsatı gördüm ve o fırsatı yakalamak için çaba harcamak istiyorum. Olur veya olmaz o Allah’In takdirinde ama ben denemezsem ilerleyen yıllarda pişman olmak istemiyorum. Hasta yatağında yaşlanmış insanlara en büyük pişmanlıkları sorulduğunda şunu yaptığım için pişmanım diyen yok genelde çoğunluğu ben şunu yapmadım bunu yapmadım şeklinde cevaplar veriyor. Deneyin arkadaşlar, helal dairede olduğun müddetçe Allah’a güvenin ve deneyin. Çünkü hayat gerçekten kısa. Ve bu hayatı anlamlı yaşamaya çalışın. Benim için şu an sanırım insanlara bir şeyler katabilmek. Onlara bilgi aktarabilmek.
Şu dünyada öğrenilecek o kadar çok şey varki şu kısa hayatımda her gün yeni bir şey öğrenip anlatsam bile yine de bu bilgilerin milyonda 1’i etmeyecek ama ben yine de güzeli, iyiyi ve insanları geliştirmeye yönelik bilgileri, onlara kolaylık sağlayacak bilgileir paylaşmaya devam etmek istiyorum. Gün sonunda herşey insanda bitiryor bunu unutmayın.
Şimdi felsefeyi bırakıp Dünya Turu’na dönecek olursam bu 27’den önce 27 listesinde böyle bir hedef koymuştum bu hedefinde sebebi Özcan Bostancı diye mühendislikten istifa edip arkadaşıyla 2010-2011’de yola çıkan iki arkadaşın hikayesinden etkilenerek karar almıştım. Hatta kitaplarını alıp okumuştum ama ben onları şu an kurgu yönünden çokta iyi durmasada şu videoları ile tanıdım;
Bu videoyu o kadar çok izleidm ki anlatamam. Sonrasında bir video daha vardı o da tuzu biberi oldu bu dünya turu hevesimin;
Şu anki hedefim 3 ay üstünde birden fazla Asya ülkesi gezmek ve daha fazla sürem olursa Amerika ve Güney Amerika ülkelerini gezmek olacak inşallah. Hatta 9 Mayıs 2025 Cuma akşamı 19:20 Hindistan New Delhi aktarmalı Tayland Bangkok uçağım var. Niye Tayland derseniz en ucuza aktarmalı uçak bileti bulduğum Asya ülkesi orası oldu. Japonya’dan da başlayabilirdim ama Kurban Bayram’ında Endonezya’da olmak istiyorum. Müslüman bir ülkede olmak benim açımdan daha iyi olacak o tarihlerde. Plandan bu kadar bahsetmem yeterli bence. Gerisini yolda videolar ve blog yazıları ile anlatmaya çalışacağım. Bu hikayeye ortak olmak isterseniz beni Instagram, TikTok ve Youtube hesaplarımdan takip edebilirsiniz.
Buradan sonrası için yazının güncelleme tarihi: 17 Ağustos 2025
DÜNYA TURU TAMAMLANDI DOSTLAR ✅
1 Ağustos itibari ile yolculuk sona erdi dostlar. Bitti, çok şükür güzelde bitti. Elhamdülillah.
Size genel bir özet geçeyim. Neler öğrendim, neler yaşadım. İlk olarak yolculuğum Tayland’dan başladı sonrasında Malezya’ya geçtim oradan Singapur’a sonrasında Endonezya, Japonya ve Güney Kore ile son buldu. Dostlar harbiden bir daha Elhamdülillah. Lise ve üniversitede hepimiz hayaller kurmuşuzdur ama bazıları çok zor ve hiç gerçekleşmeyecekmiş gibi gelir. İşte bu benim için onlardan biriydi ve oldu dostlar. Şu an gözümü kapttığımda Tayland’da kaldığım odamı her şeyi ile hayal edebiliyorum. Kapıdan içeri girdiğimde sağ tarafta mini bir mutfağım sol tarafta tuvalet ve banyoya giriş, biraz daha ilerlediğimde sol tarafta yemek masam aynı zamanda çalışma masam onun hemen yanında çift kişilik geniş otel yatağım. sağ duvarda ise ara sıra Richie Rich ve Medcezir izlediğim Youtube entegreli televizyonum. Ve en sona kısıma geldiğimde hem orman içinde yaşıyormuş hemde şehir içinde yaşıyormuş hissiyatı veren balkonum. Ve tabii ki balkondaki çamaşır makinem. Sabahları namaza kalktığımda bu balkon kısmını full açardım. Hafif bir aydınlık olurdu. Sanki amazonda yaşıyormuşum gibi kuşlar vardı kaldığım yerin etrafında öyle güzel ötürüyorlardı ki namaz kılarken öyle bir zevk alıyordum ki. Yani gecelik 900 liralık bir oda ama çok güzel yerde ve mükemmel bir sabaha uyanabildiğim bir ortamdı. Tabii ki kaç defa dışarda efsane yağmura yakalandığımın hesabını yapmadım. Bu arada ilk yola koyulduğumda videolar hazırlamaya başlamıştım. Hatta 4 adet yayınladım. Sadece Taylandı kapsadılar yanlış hatırlamıyorsam. Buradan izleyebilirsiniz. Onları buraya ekliyorum;
Sonrasında çekimlere devam ettim ama kurgularını yapmadım. Bir yerden sonrada çekim yapmayıda bıraktım. Çünkü IG üzerinden kısa videolar hazırlamak daha kolayıma gidiyordu çünkü aynı zamanda gezmek için para kazanmam lazımdı. Bir taraftadan gezmem lazım, bir taraftan hobi niyeti ile yaptığım 60eksi hesabını ilerletmem diğer taraftan şahsi IG hesabıma gezi içerikleri üretmem, Youtube’a çektiğim videoları kurgulayıp yüklemem gerekiyor. Ve bunların üstüne seyahatimi planlama devam etmem lazım. Tüm bunların üstüne günde 8-9 saat remote olarak maaşlı işimi yapmam gerekiyor.
Günde 3-4 saatlik uyku ile ilerliyordum. Ya da otobüs veya uçak bileti alırsam oralara göre uyku saatlerimi ayarlıyordum. Ama mesela Malezya Kuala Lumpur’da 14 gün kaldım. dışarı çıktığım gün sayısı 5-6’dır gerisinde evde video kurgula, şirket işlerini haletmeye çalış derken 7-8 gün dışarı çıkamadım. Ama bu da göze aldığım bir şeydi. Yani diğer türlü para gelmeyecek ve para olmadan da gezilmiyor dostlar, gezmeye çalışırsanızda sefil olup çıkarsınız. Gerçekler bunlar.
Malezya’da renkli merdivenleri ve devasa mağarası ile devasa buda heykeli olan Batu Caves unutulmaz yerlerden biriydi. Ben mesela oranın Malezya’da olduğunu bilmiyordum. Kurban Bayram’ını da bu vesile ile Malezya’da geçirmiş oldum. Ya o kadar şu an anlatacak şeyim var ki ama yazsam roman olur modundayım. Bir daha böyle bir şey yapmak nasip olursa telefonuma ses kayıtları alıp o anki duygularımı o an anatmaya çalışacağım. O ses kayıtları unutulmaz bir seri ve anı olarak kalabilir.
Her yeri anlatmaya çalışırsam bitmez o yüzden mesela unutamadığım anlardan birkaç an paylaşayım sizinle. Edonezya’da gece 1.5’da İjen yanardağın içine indik mavi ateşi görmek için. Maske ve gözlüklerimizi takıp binlerce insan ile yavaş yavaş 5-4 km yokuş yukarı yürüyük dağlık alandan yanardağın içine indikten sonra sülfür ve kükürt dumanın ters yönden esmesiyle kaçışmaların başladığı ortamda orman yangınında hissidip görme mesefesinin bir adım olduğu yerde öleceğimi düşünürken sülfürlü kaynayan suyun içine ya Amerikan ya da İskandinav ülkelerinden birinden gelen bir kızın maskesi ile suyun içine yüzü koyun düşmesi ve kriz geçirir ve boğuluyor gibi titremesi sonucu onu kaldırıp kurtarmam benim için unutulmazdı. Çünkü benden başka olayı gören yoktu ve göremezlerdi de kız orada ölür giderdi. Allah nasip etti de ben görüp durdum. O nefessizliğin ve öksürmenin içinde her şeyi unutup o kızı nasıl ayağa kaldırıp oradan uzaklaştırdığımı ben bile hatırlamıyorum. Sadece Allah biliyor. Kıza o karanlıkta iyimisin iyimisin diye soruyorum kızdan gram ses çıkmadı. 1 dakika içinde arkadaşları varmış, onlar döndü. Kıza bırakıp ben 4 kişilik kendi ekibimi aramaya başladım. Rehberimiz olan arkadaşla birbirimizi bulmamız 15 dakikayı buldu ama o karanlıkta bir kayanın tepesine çıkıp tüm arkadaşların isimlerini bağırıyordum. 10 dakika 1-2 saat gibi geçti. Rehber arkadaşla birbirimizi bulunca bildiğin sarıldık. O da korkmuş beni bulamayınca. İşte böyle bir hikaye akılda kalıcı oluyor.
Ya da mesela Avrupalı tanıştığım insanlarla uzun uzun sohbetler edince yaşam tarzları ya da kültürleri veya bakış açıkları hakkında normalde bilinenin aksine bir ton şey öğrenebiliyorsun. Bir çok bilinen şey yanlış moduna dönebiliyor. Ya da tüm kültürler için bu böyle aslında. Her insanı Ülkesinden, dininden önce ayrı ayrı düşündüğünde hiç beklemediğin kişilikler ortaya çıkıyor. Sonra dini ve ülkesini öğrendiğinde şaşırabiliyorsun.
Anlatmak istediğim çok anı var, göstermek istediğim çok resim var, izletmek istediğim çok video var ama bu yazı burada bitsin. Mesela Güney Kore Busan’da yer verdim diye teşekkür edip, yanı boşalınca hemen oraya başkası oturmasın eliyle tutup bana el hareketiyle gel buraya hemen diyen sonra oturunca yarı korece yarı basit ingilizce ile muhabbet etmeye çalışan ajumma ile olan muhabbetimiz. Bakın gidip bir lokasyonu görmekte güzel diyorsun ki “Allah’ım sen nelere kadirsin” ama gün sonunda gerçekten ama gerçekten en önemli şey insan. İnsanın var olmasıyla oraların manası oluyor. İnsan oranın değerini anlayıp, etkilendiğinde orası güzelleşiyor ve bir değere kavuşuyor. Tam anlatmak istediğimi belki veremedim ama bir gün karşılıklı oturup bunun hasbihalini yapmak nasip olursa bu konuların en derinine ineriz.
Şimdilik Allah’a emanet ol, sağlıcakla kal.